4 Aralık 2009 Cuma

Niçin sanat yapıyoruz?

Hayat bize ne güzel düşler kurduruyor oysa! Bitmeyen tükenmeyen sayfa sayfa düşler. Düşlerin içine düşünce hayatın karalığını düşünmeye gerek kalmıyor. O kadar gerçek ki hayat ve düşler o kadar yalan ki, bu paradoks içinde hiçbir şey birbirine karışmıyor. O zaman normal insanlar oluyoruz işte. Oysa düşle gerçeği karıştırırsa insan, neyi gerçekten yaşadığını ve neyi hayalinde yarattığını bilemez oluyor. Deli deniyor bunlara ve deliler normallerden ayrıksılaştırılmak için ayrı mecralara kapatılıyorlar. Ve farkında olunmayan bir kısım, normallerle aynı havayı soluyor. Soluduğu havaya nefes alıp verirken düşlerin yalanını karıştırıyor. Normal insanlar yine de etkilenmiyor bundan. Hayata düşü karıştırmadan, ayrı ayrı kaplarda, birbirlerinin düşüne bulaşmadan yaşıyorlar. Oysa birbirimize anlatsaydık düşlerimizi, birbirimize deliliğimizi bulaştıra bulaştıra yaşamı güzelleştirecektik belki. Ama biz yaşamı güzelleştirmek adına sanat yapmaya çalışıyoruz. Kimin için yaptığımızı, nereye gideceğini bilmeden yaratıp duruyoruz. Yanımızdakiyle ilgilenmeden, onun düşlerini bilmeden, kitlelere düş satmaya çalışıyoruz. Doğum yapan kadına "ıkın" demesi gibi ebenin, "ıkının" diyor bize birileri. Bizler de ıkınıp cansız ama yine de ağlayan bebekler doğuruyoruz. Sonra o bebekleri aydın insanlara gösterip ne kadar düşlediğimizi tescil ettiriyoruz. Ve yine yatağımıza yatıp, kendi kendimize düşler kuruyoruz. Yanımızda yatanın ne düşlediğini bilip önemsemeden...

ARZU UÇAR

1 yorum:

Galip Uçar dedi ki...

Düşlere dokunmadan tek başına yaşamanın verdiği karanlık acaba çoğunluğun yanlışlarının doğruluğunun kabulunden yumurtasına çekilmiş saf insan olmak mı? Yoksa bu toprakların romantizmi olan seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli mantığıyla birleşen bana dokunmayan yılan bin yaşasın zehri mi?
Hasan Hüseyin Korkmazgil şiirinin başında demiş ya hani:
İncecikti
Gül dalıydı
Dokunsam kırılacaktı
Dokunmadım kurudu...

Yorum Gönder